29 Aralık 2008

Yıllar...

Her gün düzenli olarak almanız gereken ilaç sayısı ikiyi geçti ise; artık gençlik yıllarını yavaş yavaş terketmeye başlamışsınızdır:) Hoş bunu kabul etmek istemiyor olabilirsiniz ama önceden hiç ihtiyaç yokken artık ilaçlara ihtiyacınız varsa yaşlanıyorsunuz demektiiiiir!!:))
Genç yaşlı farketmez, hayattan zevk almayı başarabilenlere nice mutlu yıllar!

19 Aralık 2008

Hayat maksimumda!


Bu pozu seviyorum, bir tanede Fasalis (Phasalis) de surların altında vardı böyle family fotomuz. Bu da Şeker Bayramında Şile Feneri'nde. Hep yazın gidilmez ya oraya bir de sonbahar da gidelim, akraba ziyareti yapalım, gezelim dolaşalım demiştik. Hatta sonrasında Nimet'lerle beraber İstanbul macerası yapmıştık.


Yazın tıklım tıklım görmeye alıştığımız sahil bomboştu, bıçak gibi keskin bir rüzgar ve karadenizin deli dalgaları eşlik etti bize. Ama ortamda ayrı bir huzur vardı, herkes kısa bir sürede olsa birbirinden uzaklaştı ve kendini dinledi, uzaklara, dalgalara baktı,düşündü, uçtu uçtu göğe yükseldi :)





18 Aralık 2008

Ayvayı yedim!


Son zamanlarda birdenbire acayip bir ayva sevgisi başladı bende, oturup kocaman bir ayvayı tek başıma yiyiyorum (henüz çocuklara alıştırabilmiş değilim).Bugün birden aklıma geldi o kadar yiyiyorum bir faydası var mıymış acaba bu ayvanın dedim internetten araştırdım ve açıkçası ayvanın bir çok rahatsızlığa deva çok faydalı bir meyve olduğunu öğrenince de şaşırdım . Bilmeyenler buyrun siz de öğrenin.


İŞTE AYVANIN FAYDALARI :


Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz ayvanın faydalarını şöyle sıralamış;


-Ayva, çocuklarda sağlığı korur, büyüme ve gelişmeyi hızlandırır.

-Birçok hastalığa şifa olan ayva, kalp, akciğer, boğaz, mide, göz, bağırsak ve ağız rahatsızlıklarının tedavisinde faydalı.

-Her yaşta sinir sistemini güçlendirir

-Mide ve bağırsakları zararlı mikroplardan koruyarak hazımsızlık gibi sorunları önler.

-Cildi ve tırnakları zinde, parlak ve daha sağlıklı hale getirir.

-Grip ve nezle de iyileşmeyi hızlandırır.

-Ayva ya da ayva suyu ishalin geçmesi için de çok faydalı. Meyvesi veya meyvesinden hazırlanan şurup ve komposto ishale iyi gelmekte.

-Vücudun gücünü artırarak, zinde tutmaya yardımcı olarak yorgunluk ve bitkinlikten korur.

-Ağız kokusunu önler.

-İçerdiği vitamin ve minarelerle kalp ve damar hastalıklarından koruduğu, varisi önlediği ve varis tedavisine yardımcı olur.

-Cinsel gücü artırdığı bildirilmektedir.

-Kandaki kötü kolesterolü düşürerek damar sertliğinden korur.

-Ayva hoşafı ağızdaki yaraların iyileşmesini hızlandırır.

-Tereyağında pişirilen ayva, balgamı söker, kronik öksürüğe, solunum sistemi hastalıklarına ve bronşite iyi gelir.

-Ayva çiçeği kaynatılıp içildiğinde annelerin sütünü artırır, kalbi güçlendirir ve baş ağrısına iyi gelir.

-Ayva kabuklarının kaynatılıp içilmesi, idrar yolu iltihaplarında iyileşmeyi hızlandırır.

-Ağızdaki yaralar, boğazdaki şişlik ve ağrı için ayvanın kendisi ya da yapraklarının kaynatılıp suyu ile gargara yapılması mucize etkiler yapıyor.

-Dudak çatlamalarını önlemek ya da iyileştirmek içinde ayva çekirdeklerinin kaynatılıp dudakların bu suyla yıkanması öneriliyor.

-Ayva yaprakları çay gibi demlenip içildiğinde sakinleştiriyor ve uykusuzluğa iyi geliyor.

-Şeker içeriğinin düşük olması nedeniyle şeker hastaları tarafından da rahatlıkla tüketilebiliyor.

16 Aralık 2008

Geldiiiimm...


Çooookk uzun zaman olduğunun farkındayım ama bunun sebeplerini açıklamak,bu arada neler yaptığımı düşünmek, anlatmak için kendimi kasmayacağım. Aklıma geldikçe canım istedikçe yazarım zaten. Ara ara soran arkadaşlar oluyordu blog sayfana yazmıyorsun diye ilham gelince yazarım diyordum , işte bugün geldi:) Uzuuun zamandır görüşüp de laflayamadığım bir arkadaşım bugün "blog sayfandan arada sırada seni takip ediyordum artık oraya da yazmıyorsun" deyince bir sorumluluk hissettim beni tıklayan insalara karşı ve yaz bir şeyler işte, başla bir kenarından köşesinden dedim kendi kendime.

Nüfus kağıdım her geçen gün eskimeye devam etsede,zaman zaman hastalıklarla sıkıntılarla boğuşsam da ben bunlara inat görüntü itibari ile gençleşmeye devam ediyorum :) Aile ve arkadaş çevresinden aldığım olumlu tepkiler bana moral veriyor:) Aslında özel bir çabam da yok(inci kremini ve arada bir içtiğim otları saymazsak:)) onlarda çok büyütülecek şeyler değil zaten, işin sırrı hiç düşmeyen hayat temposunda yatıyor bence, bitmeyen koşturmaca, çocuklar, iş, ev derken sürekli formdasın:) Her bayram sabahı babaannem tMetin Rengioplar bizi evine, evlendikten sonra eşler torunlarda bu olaya dahil oldular, kalabalıkla bayram kahvaltısı yapılır sonra yaş sırasına göre sıraya girerek el öpüp bayramlaşılır.Beni bu bayram 30'lu yaşlardan 20'li yaşlar sırasına atmaya çalıştılar, gurur verici bir olay yani :)))

Ankara'nın soğukları başladı artık, bu aralar soğuk deyince aklıma ilk gelen şey doğalgaz oluyor:) En son aldığımız 150 ytl'lik doğalgaz sadece 15 gün gidince bu kışın zor geçeceği ortaya çıkmış oldu. Altı yıldır aynı binada oturuyoruz ,altı yılda altı kere alt kat kiracı değişti, gelen yılını doldurmadan gidiyor, bu işin sırrını merak etmeye başladım doğrusu, evi görerek bilerek geliyorsun ve en fazla bir yıl oturup gidiyorsun, bize de yazık kardeşim, şu anda yine alt kat boş ve doğalgaz sayacımızdaki rakamlar çatır çatır düşüyor:)

Balıkyağı kapsülüne başladım bugün yine.En son iki yıl önce kullanmıştım ve çok önemli ve zor bir sınav kazanmıştım, bu aralar yine açık zihne ihtiyacım var, psikolojik yada fizyolojik benim işime yaramıştı o zaman, yine aynı şeyi bekliyorum:) Bu arada Kayıp Balık Nemo'daki Dory gibi kendine bile faydası olmayan, unutkanlar için balık hafızalı tabiri bile kullanılırken, balıkyağının faydaları arasında hafızayı güçlendirici olduğu sayılması da ilginç tabi:))

20 Mayıs 2008

Sergi Açıldı...

Bugün serginin resmi açılışı vardı, gittik, herkes de bir telaş bir telaş, protokol gelecekmiş onu bekliyorlardı. Açıkçası biz pek umursamadık dolaşmaya başladık sergiyi, bir ara alkış falan oldu, tamam dedik geldiler, epey sonra resim hocamızı gördüm tekrar, neredeydiniz dedi, gelenler benim portre resmimi çok beğenmiş, bunu kim yaptı diye sormuşlar, hocamız " size bakındım ama göremedim, keşke burada olsaydınız " dedi. Protokolün peşinde dolaşmak gerektiğini ne bileyim ben, daha acemiyim :))) Onu da öğrenmiş oldum :)))

Çok hoş şeyler vardı, çekebildiğim resimlerden bazılarını ekliyorum, taş bebekler hiç tahmin etmediğim kadar güzel olmuşlardı, işlemelere, nakışlara da bayıldım...



14 Mayıs 2008

Yağlıboya Resimlerim, My Oil Paintings, DIY...

Sergi zamanı yaklaştı, dün gittim baktım tabloları duvarlara asmışlar, benim şaheserleri fotoğrafladım hemen :) Resim dışındaki diğer bölümlerde de çok güzel şeyler vardı, daha sonra onları da fotoğraflayacağım.Daha şimdiden seneye hangi bölüme gitsem diye düşünmeye başladım :)








29 Nisan 2008

İmaj...



Yeni imaj, yeni saç, yeni gözlük :) Saçlara biraz kat verildi, he-man'a gözlük almaya gidildi ama ballıyım ya o araya bir gözlükde kendimiz için sıkıştırıldı, arkadaş ısrar etti illaki fotoğraf çek gönder diye fotoğraflar çekildi :)

Son iki haftadır yağlıboya resimlerimi bitirmekle uğraşıyordum,malum gittiğim kursun sergi zamanı yaklaştı, son rötüşleri yaptım ,çerçevelerini de yaptırdım artık hazırlar. Duvara asıldıktan sonra fotoğraflayacağım.Yanlarından gelip geçtikçe bakıp fena olmadılar beh, güzel oldular diyorum, o kadar uğraştım, biraz ukalalık etmek de hakkım sanırım:)

Akşamları fırsat buldukça zuzularla seviyelerine uygun bilimsel kitaplar okuyoruz, vücudumuz, canlılar, uzay, güneş sistemi, doğa olayları... Öyle bilinç altıma yerleşmiş ki okuduklarım, geceleri rüyamda tusunamiler kovalamaya başladı :) Koşuyorum koşuyorum ve kaçmayı da başarıyorum bu arada:))) Tübitak yayınlarını çok beğeniyorum, önceden çocuklar için alırken bu tarz kitapları geçenlerde farkettim ki biraz da kendim için alıyormuşum.Onlarla birlikte bende bir çok şey öğreniyorum yada tekrar farkına varıyorum.
Bu arada uzun zaman önce başladığım aşağıdaki kitabı okudum bitirdim, okurkende kapağını kimseye göstermemeye çalıştım ki hakkımda yanlış bir düşünceye kapılmasınlar diye :) ama çocuğu olan bilir, anlar yada anlayacaktır, bu konu derya deniz, "ben mükemmel anne-babayım" diyen kişinin bile ihtiyaç duyabileceği, fikir edinebileceği bir kitap, tüm anne babalara tavsiye ederim, hatta son bölümündeki sorunlar-öneriler bölümünün özellikle bizim için yazılmış olduğunu düşündüm:) ve sonradan olayların sadece bizim başımızdan geçen değilde evrensel olduğunu anlayınca da biraz daha geniş düşünmeye, davranmaya başladım:)


04 Nisan 2008

Taşlı Dekoratif Ayna


Geçtiğimiz günlerde yapmıştım bu aynayı. Önce ham ahşap alarak altın yaldızlı boya ile boyadım, sonra üzerine kahverengi ve siyah leflef ayakkabı boyası ile eskitme yaptım.Daha sonra da üzerine büyük bir sabır ile küçük parlak taşları yapıştırdım simetrik bir şeklide. Aynasını da taktırdım ve salonumun duvarına astım. Ben sade ve kibar bir şey olsun diye bu şekilde seçtim taşlarını ,daha renkli ve büyük taşlar yapıştırılarak da yapılabilir tabi kullanmak istediğiniz ortama göre.

02 Nisan 2008

Gündem: Ameliyat + Tadilat

Çok yoğun günler geçirdik, önce küçük zuzunun ameliyat telaşı vardı, sonrada evdeki mecburi tatilat olayı.
En son gittiğimiz kulak burun boğaz doktoru zuzunun boğazına bakıp "bunları gördünüz mü" dedi, bizde artık bu şaşkınlıklara alışkın olduğumuz için gayet rahat bir tavırla "evet biliyoruz bademcikleri çok büyük" dedik, doktor da "ne bademciği, bedem bunlar badem!" dedi :) Çekilen röntgende nefes ve yemek borusundaki daralmayı gördüğümüzde bademciklerin ve ganizetinin alınması konusunda tamemen ikna olmuştuk zaten, zuzuda ameliyat sonrasında bol bol dondurma yiyecek olmasının hevesiyle ameliyat olmayı kabul etti:) Operasyon yapıldı ilk iki gün biraz sıkıntılı geçti, yedi günlük bir diyet verdiler,bir hafta on gün sonra tamamen normale döndü yemek düzenimizde. Daha yeni olmasına rağmen sonuçtan memnunuz en azından daha kaliteli bir uyku düzenine geçti. Sık sık tekrar eden boğaz ve orta kulak enfeksiyonlarının artık azalmasını, ilerleyen zamanlarda iştahının açılıp zaten uzun olan boyunun daha da uzamasını bekliyoruz:) Doktorunun yalancısıyım:)
Daha bu iş soğumadan bir de mecburi tadilat işi çıktı evde, karar aşaması, malzeme seçimi,üç gün ustanın gelip gitmesi ,tozu pisi derkeeenn, dün itibari ile o iş de bitti. Oohhhhh! İçimden geldi valla:)
Fırsat buldukça öğle aralarında resim kursuna gitmeye devam ediyorum, insanın içini açan denizli, çiçekli, bodrum evleri havasında bir sokak resmi yapıyorum bu sıralar.
Yorgunum ama işleri bir bir halletmiş olmanın verdiği huzuru hissediyorum şu an :)

07 Mart 2008

Çiçekli Perdelerim



Dekorasyonda beyaz fikri ilk İkea ile girdi aklıma,beyaz ve çiçekli koltuklar, yastıklar, perdeler, örtüler...
En son İstanbul’a gittiğimde İkea’da umduğumu bulamamıştım ama arayan bulur misali Bauhouse umutlarımı boşa çıkartmamıştı.Oradan beyaz ve çiçekli bir kumaş aldım, onu ölçtüm, kestim, pile yaptım, annemde dikiş işini halletti ve bu şirin perdeleri odamın penceresine astım. Bir duvarını da beyaz duvar kağıdı ile kapladım, dallı çiçekli resimlerimi de asınca odanın havası birden değişiverdi, daha aydınlık, ferah ve bahar gelmiş gibi oldu:)
Beyaz rengi seviyorum :)

26 Şubat 2008

Film İzledim...

Ben ekşın severim filmlerde ama öyle boş boş vurdulu kırdılı değil, gizem olacak, macera olacak, sürükleyici olarak, her an yeni bir şeyler keşfediyor olacaksın film ilerledikçe ve sonu baştan belli olmayacak. Şimdi bu yazdıklarıma bakarak beni sıkı bir film izleyicisi falan sanmayın, sinemaya gittiğim en son filmler Yüzüklerin Efendisi 1,2,3 idi (Yüzük Kardeşliği, İki Kule, Kralın Dönüşü) .Tarihi ve fantastik filmleride severim bu arada. Bu serinin ilkine gittiğimde evde küçük bir bebek vardı, ikincisine gittiğimde evde küçük bir çocuk vardı ve karnım burnumdaydı, üçüncüsüne gittiğimde ise evde küçük bir çocuk ve bir bebek vardı :) Tüm zorluk ve engellere rağmen izlemiştim yani seriyi :)
Geçtiğimiz günlerde bir haftayı sinema haftası ilan ettim ve elimin altında uzun süredir bekleyen filmlerden üç tanesini izledim. Şansıma hepsi de çok iyi seçimlermiş, zaman kaybı olmadı.

Köstebek (Leonardo DiCaprio, Matt Damon, Jack Nicholson), Prestij (Hugh Jackman, Christian Bale, Michael Caine) ve İtalyan İşi (Charlize Theron, Mark Wahlberg, Donald Sutherland). Üçünü de tavsiye ederim, izleyin.

20 Şubat 2008

Varan 3: Tutmayın beni!

Bugünkü üçüncü yazımızı da gönderelim, rekora koşuyorum :)



Kızımı görücüye çıkartıyorum. Adı Valeria, çok hanım hanımcık, güzel, zarif, geçmişi saraylara dayanan iyi bir aile kızıdır. Aslında Presnses Valeria'nın 4.kuşaktan torunu, günümüzle ben tanıştırdım onu. Sözün kısası iki gün önce bitirdim bu tabloyu, ilk portre denememdi sanırım iyi de bir iş çıkardım ortaya :)

Varan 2 : Bana bir şeyhler oluyor!



Bugün blog günü , bir tane daha yazalım:)
Yukarıdaki mobilyalar dc-fix ile güncellenmiş, yeni birer yüz kazanmış mobilyalar. Yapışkanlı folyonun altındaki kağıdı kaldırıyorsunuz, eskimiş yüzeye yada artık renginden deseninden sıkıldığınız düz zeminli her yere yapıştırabiliyorsunuz. Ben yatak odamın mobilyalarına bunlarla yeni bir yüz kazandırmıştım geçtiğimiz günlerde.
Alman firmanın adresi www.dc-fix.com , Türkiye'deki satış temsilcisinin adresi ise www.akalindeco.com

Şapkaaaa




Evde geçen seneden kazak örmek için aldığım tiftik iplerim vardı, baktım ki onlar durdukları yerde bir türlü bir araya gelip kazak olamayacaklar, bende o kadar sabır yok, şapka olun dedim ve oldular :) Sonra kendime konu mankeni ol dedim, zuzulara da fotoğrafçı olun dedim veeee sonuçta bunlar çıktı ortaya :) Güzel olmuş mu? :)


01 Şubat 2008





Rengarenk mobilyalarla döşenmiş bir salonu mu tercih edersiniz yoksa beyazın sadeliğini mi?
Pembe koltuk çok iddalı, beni aşar ama evde böyle bir koltuğun olması da heyecen verici olurdu sanırım :) Beyaz ve kahverengilerinde sade ve asil bir havası var ama bir süre sonra o da sıkardı herhalde, o kareye biraz da cıvıl cıvıl , sıcak renkler lazım.

28 Ocak 2008

Karne,doğumgünü ve kar...


Büyük zuzu karnesini aldı, hepsi 5 pekiyi. Şimdi 15 gün boyunca evde Formula1 yarışları ve futbol maçları olacak :) Vazgeçilmez ilgi alanımız.
Hafta sonu da küçük zuzunun doğumgününü kutladık, arabamız beyefendi tarafından özel olarak sipariş edildi, Alonso'nun Formula1 arabası.Bayıldılar çocuklar pastaya, tekerleklerini paylaştılar ilk önce, sonra da yemediler:) Şeker hamurlu pastayı ilk defa test etmiş olduk ama performans açısından pek memnun kalmadım, şöyle ki pastanın içi, lezzeti, görünüşü çok güzel ama o şeker hamurları pek de yenmiyor aslında yani pastanın yarısı boşa gidiyor :) Fakat çocuklar açısından çok keyifli.
Bugün Ankara'da kar var hem de pek çok. Tatilin ilk gününde çocuklara güzel bir süpriz oldu, tabi bize de trafik çilesi.

22 Ocak 2008

Elmadağ ile devam...

Uludağ kesmedi geçtiğimiz haftasonu da Elmadağ'daydık :) Burnumuzun dibinde kayılabilecek bir dağ varmış da haberimiz yokmuş.


Büyük zuzu bir gün okuldan "bugün hayatımın en mutlu günü ,okul bahçesindeki buzlu karın üzerinde kaydık, çok eğlendik" diyerek okuldan gelince He-man dayanamadı ve "çocukları kızakla kaymaya götüreceğim" dedi. Daha önce hiç gitmediğimiz Elmadağ Kayak Tesislerine doğru çıktık yola, tabi Nimet'lere haber vermeyi ve mangalımızı da almayı unutmadık:)

Neyle karşılaşacağımızı bilmeden geldiğimiz Elmadağ'da umduğumuzu bulduk diyebiliriz.Kızaklarını ve büyük naylon poşetlerini almış gelmişti Ankaralı vatandaşlarımız:) İlla kızakla gitmenize de gerek yok orada bolca var, kiralayabiliyorsunuz. Bizde iki tane kızak kiraladık, daha çok babalar eşliğinde kaymaya başladı çocuklar, bizde tecrübe ettik tabi, çok güzeldi.Bu arada bir tiyo, freni olan kızakları tercih etmenizi öneririm, yoksa nerede ve ne şekilde duracağınız şansa kalmış oluyor.

Çocuklar heveslerini alana, büyükler yorulana kadar kaydıktan sonra mangalımızı yakıp sucuk ekmeklerimizi de yedik üzerine afiyetle:)

Elmadağ'ın karlı tepelerini keşfetmiş olmanın sevinciyle evlerimize doğru yola koyulduk.

Alttaki resimler yine Uludağ'dan , aradaki fark nedir diye şöyle bir baktığımızda farkın, karın yanında Uludağ'ın yeşil doğası ve nefis çam ağaçları olduğunu da hemen göreceksiniz.



18 Ocak 2008

Bursa-Uludağ kaçamağı...

İki günlük bir tatil kaçamağı yaptık,arkadaşlarla beraber, çocuksuz olarak ilk defa :) Evlenip Bursa'ya yerleşen arkadaşlarımızı ziyarete gittik.Benim Bursa'ya ilk gidişimdi, camileri, çarşıları ile tarihi yönü zengin bir şehir olmasının yanında aynı zamanda tam bir sanayi şehriydi. Her yer fabrika, işyeri, sanayi bölgesi ve aynı zamanada inşaatı devam eden sitelerle doluydu.
Tarihi çarşısına bayıldım, ipekçiler, havlucular,kumaşçılar tam bana göreydi yani:) Ne yazık ki vaktin kısıtlı olmasından dolayı tadını çıkara çıkara dolaşamadım oralarda.


Bursa'ya gelipde Uludağ'a gitmeden olmaz tabi ki, ikinci gün Uludağ'a çıktık teleferik ile.


Manzara çok güzeldi, yukarıya doğru çıkmaya başladıkça iklim değişmeye ve karlar kendini göstermeye başladı.



Teleferikten indikten sonraki yer, düz ve piknik alanı olarak da kullanılan bir bölgeydi.İnsanlar çoluk çocuk piknik sepetleri ile gelmişlerdi, hava çok güneşliydi, şaşılacak derecede sıcaktı ve her yer kardı.

Oradan dolmuşlara binip daha da yukarı oteller bölgesine çıktık.İşte meşhur Uludağ böyle bir yermiş :)


Orta direk vatandaşımızdan sosyeteye her kesimden insan biraradaydı ve çok kalabalıktı, kaymayı denemedik çünkü vaktimiz kısıtlıydı ve çevreyi keşfetmeyi tercih ettik.
Uludağ'a çıkıp da mangalda bir şeyler yemeden olmazmış, denk geldi güzel de oldu ODTU'nün tesislerinde mangalda sucuk ekmek yedik :)

Uludağ'ı bilenler bu sıralarda çok kar olmadığını söylediler, kaymaya yetecek kadar kar vardı ama ağaçların üzerinde fazla kar yoktu, belli ki uzun zamandır yağmamıştı ama ben gerçek kar kalınlığını ölçecek bir yer buldum ve kayıtlara aldım:)

Binaların saçaklarından hançer vari buzlar sarkıyordu, bir çok tesisde uyarılarını yapan tabelalar asmışlardı zaten "DİKKAT! BUZ DÜŞEBİLİR" şeklinde. Fotoğraflamayı akıl edememişim ama askeri tesisin uyarı levhasındaki üslup dikkat çekiciydi :) " SAÇAK ALTINDAN GEÇME ! "