16 Haziran 2006

Vee tatiiiiilll!...


Benim çekirdek ailem ve Nimet'in çekirdek ailesi beraber tatile çıkıyoruz. Umarım havalar da iyice düzelir ve tatilin tadını çıkarırız.

Darısı herkesin başına! :)))


14 Haziran 2006

Ooh oohh disko disko...

Burcu- Akşam yemekten sonra bize çık olur mu?
Crescent- Tamam,görüşürüz.

Akşam olur, herkes işten, okuldan eve gelir, yemek yenir, sonra fört şapka ele alınır ve :
-Anneee ben Burcu’lara gidiyorum.
-Tamam,geç kalma.

4.kattan 7.kata çıkılır, kapıyı kanki açar.
-Annenler yok mu?
-Yok, halamlara gitiler.

Altyapı hazırdır zaten.Hemen müzik setine o günlerin popüler şarkılarından oluşan kaset koyulur, Micheal Jackson,Madonna, Aciiiiiiiid diye bağıran yuvarlak sarı yüzlerin müzikleri falan.Salonun penceresinin tülleri açılır ve yansımalı ayna ortamı hazırlanır.Fötr’ler başa takılır.Şarkı başlar ve yanyana, yüzümüz cama dönük bir şekilde bizde de senkronize dans figürleri başlar.Sağ kol biir-iki, sol kol biir-iki ,kollar aşağı süzülüüür, kendi etrafında dööönn, karşılıklı geç, aynı harekeler tekraaar...

1-2 saatlik çalışmadan sonra güzel bir kareografi oluşturmanın verdiği mutlulukla evli evine köylü köyüne deyip, ertesi yani cumartesi günü öğle saatlerinde Metropol’e, Airport’a veya F34’e gitmenin hayalleriyle uykuya dalınır.

Ertesi gün ilgili mekana intikal edilir , büyük bir ciddiyetle ve başarıyla görev tamamlanır, güzel bir iş başarmış olmanın verdiği gururla çok da geç kalmadan eve dönülürdü :)))

Şimdi düşününce yaptıklarımızı, çok komik geliyor, ama herkesin kanının deli aktığı zamanlar vardır ya o günleri de yaşadım işte ben diyorum düşününce , ne eksik, ne fazla...

Ama komikmiş yaaa ...:)))





12 Haziran 2006

Diploma...



Altı yaşındaki oğlum diplomasını alıp kreşten mezun oldu! Biz üniversiteden mezun olurken dahil olmuştuk böyle bir organizasyona, o altı yaşında yaşadı aynı duyguyu.O kadar doğaldılar ki... Sanki yüzlerce göz onları izlemiyor da kendi aralarında eğleniyorlar gibi rahattılar...Miniklerin takla atmaya çalışıp da atamamaları, oğluşumun sırası geldiğinde yapacağı espriye önce kahkahalar atarak kendisinin gülmesi ve ondan sonra lafını söylemesi, minik balerin kızın sürekli yüzünü öğretmenine , poposunu da seyirciye dönerek selam vermesi geceden eğlenceli notlardı :)))

Onlar ne kadar güzel bir iş ortaya çıkardıklarının belki farkına bile varmadan bir salon dolusu insanı kendilerine hayran bıraktılar.


Hepsiyle gurur duydum...

09 Haziran 2006

İtiraf ediyorum...

060606’da saat 12’yi 06 geçe ve yine 06’da bir buluşma vardı :)

Blog dünyasının Nimet’i,Sardunya’sı,Kuğuu’su ve Crescent’i bir araya geldiler ve birbirleriyle yüzleştiler...Eminim herkes memnun ayrıldı bu görüşmeden.Kendi adıma konuşacak olursam Sardunya ve Kuğuu’nun yazdıkları beni onore etti, Nimet ise yıllardır süren arkadaşlığımız ile zaten onore ediyor.Çok sıcak bir ortamda güzel bir görüşme oldu.

Darısı diğer blogger’ların başına ... :)

08 Haziran 2006

Can sıkıntısı...













Elimin altında fotoğraf makinası var ya artık herşeyin resmini çeker dururum.Dedim ya arkadaşlarım gitti diye ,etrafta fotoğrafını çekebileceğim kimse bulamıyorum, bende kendi resmimi ,çiçek cinimi ve bardağımın resmini çektim.İçinde hiç çay içilmemiş bardağım...(çocukluğumdan beri çay içme özürlü olduğum için :))

"Baaaak çektiğim fotoğraflara" diye arkadaşıma gönderdim , o da “ Ne o biz görmeyeli ayak fetişisti mi oldun” dedi :)))) İki tanesi üstüste gelince :) Ne yapayım yaaa, etrafta fotoğrafı çekilebilecek biri vardı da biz mi çekmedik ...

05 Haziran 2006

Farkındalıklarım....


Üzerine alınan herkese hitap ediyorum...



İnsan yaşadıklarının kendi için ne anlamlar taşıdığını o anda farkedemiyor,görüp,yaşayıp,okuyup geçiyorsun ama sonra bakıyorsun ki sende bazı izler bırakmış hayatına yeni anlamlar katmış, sonradan farkına varmışsın bazı şeylerin...
Mesela Put Your Lights On'u (Santana) ve Lorena McKennitt'in La Serenissimia'sını ilk defa blog ziyaretlerim sırasında dinledim ve beni ne kadar derinden etkilediklerini farkettim...
Bir de bunlar var ...

O'nun denk gelip de , yorumlarını okurken  "saf bu yaa" demelerim...

"Z
aman zaman içinde aşk olan"(!) yazılar okurken "ehem, kem küm" deyip yüzümün kızarması ve vay beee durumları :)

Ne olacak bu kızın, bu karşılıksız aşkın sonu merakları...

Her an kendime dair yeni birşeyleri keşfedebilme ihtimali ve o ana kadar kendimde bunu farkedememiş olmamın verdiği şaşkınlık...
...
Sonraaaa günde 8 saatini paylaştığın en yakın üç arkadaşının aniden başka bir yere gitmesi ve yalnızlık...


Onlarla hiç tanışmamış olsaydım hayatımda bir çok şeyle de hiç tanışmamış, bir çok şeyi de hiç yapmamış olacaktım belki de...


Mesela öğle tatillerinde Migros'a , Pilita'ya gitmezdim...

Geyik yapmak ve hava almak için çıktığımız, aslında sigara içenlerin çıktığı açık hava yangın merdivenlerine hiç çıkmazdım...

Hiç ihtiyacım olmadığı halde diyet ve kalori hesapları yapmazdım...:)

Elimde 5 lt.'lik sularla işe su taşıma alışkanlığı edinmezdim...

Kırmızı oje sürmeye heves etmezdim...

Fotomodel havalarına girmemize neden olan, beraber geçen her anımızı kare kare sakladığımız yüzlerce fotoğrafımız olmazdı.Ve bunlardan oluşan, kendi prodüksiyonumuz olan 1 CD'lik klibimiz...

Bir çoğu olaylı biten taksi maceralarımız olmazdı :)

Tavuk yemek için Kentaki Frayd Çikın (!) 'a gitmeyi hiç düşünmez ,oranın küçük ekmeklerinin nefis tadını bilmezdim hiç...

Tarçınlı,vişneli,vanilyalı,ananaslı... sakız çiğnemeyi hiç denemezdim :)

Kendimi orta yaş sendromuna kaptırmaya başlayacakken ani bir frenle geri dönüş yapmazdım...
Gerçekten bir yerlere, bir şeylere ait olduğum hissine kapılıp kendimi bu kadar rahat hissetmezdim...

Şimdi sadece fiziksel olarak uzaktayız ama umuyorum ki herşey eski güzelliğinde devam edecek ...
Bilmediğimiz Kelimeler:
"Hami çu" : Sohbet sırasında klavye'nin azizliğine uğrayıp "hani şu" yazamamaktır :)) Sinir boşalması yaşayıp dakikalarca karşılılı güldürebilen bir laftır :))