25 Aralık 2007

Tatil sonrası...


Belki şimdi biraz ayıp olacak böyle söylemek ama yoğun ve yorucu bir bayram tatili sonrası işe dinlenmeye geldim :) valla ben bu lafı çocuklu, çalışan, habire birşeylere yetişmeye çalışan bir çok bayandan duyuyorum (üstlerimiz duymasın ama :)) Her ne kadar zihinsel yorgunlukta olsa oturabiliyorsun ya, bir yerde sabit durma şansın var ya bir süre, o bile yetiyor evde oturmaya hiç fırsat bulamayan birisine.

Tatilde fırsat buldukça resim yaptım, iki araya bir dereye sıkıştırılmış yada geceleri uykudan feragat edilerek yaratılmış zamanlarda. Çocukların yaptığı resimler gibi olmuş diyenler, hımmm bunu mu yaptın diyenler oldu :))) ama ben takmadım, onlar ne anlar modern resimden :) ben sevdim ya, beğendim ya yeter, kurudukları zaman fotoğraflarını çekip göstereceğim.

Bayram telaşı bitti şimdi sırada yılbaşı telaşı var :) Neden telaş çünkü bu sene bizde toplanıyoruz. Yılbaşı çamı olayına bugüne kadar sıcak bakmasam da dün yine çocuklara kıyamadım ve heves ediyor olabilirler, kırmayalım düşüncesiyle küçücük plastik bir çam ağacı aldım, onlara aldığımız hediyeleri de altına koyarız diye.Bugün video kaseti işini de ayarlayacağım, çekim yapmadan olmaz, maksat arkadaşlarla çoluk çocuk bir arada olup eğlenmek.Hem yaşlandığımızda onları izleyip "hey gidi günler" diyeceğiz :)

Herkese mutlu , sağlıklı, gönüllerince bir 2008 diliyorum :)


18 Aralık 2007

Mutluluklar

Bayramınız kutlu olsun :) Şu hayatın koşarcasına akıp gidişi, sürekli bir şeylere yetişme telaşı, istekler, beklentiler,tedirginlikler, umutsuzluklar... hiç bir önemli değil aslında, bu anı, içinde bulunduğumuz zamanı yaşayabiliyor muyuz, güzellikleri görebiliyor muyuz, küçüçük dudaklardan çıkan "seni çok seviyorum" lafını duyabiliyormuyuz, küçücük şeylerden mutluluklar yaratabiliyor muyuz işte asıl önemli olan bunlar.

Uyduruk bir şarkım var, ritim tarzında, kendi bestem :) küçük zuzu " anne niye o şarkıyı söylüyorsun" dedi birden (biliyor benim uydurduğumu:)) Neden? Deşarj oluyorum çünkü ,mutlu olmak için küçük bir ara:)Bayram tatilinde araya büyük bir mutluluk daha sıkıştıracağım, aşağıdaki sevimli resmi yapacağım.



13 Aralık 2007

Meşgulüm,yorgunum,mutluyum...

Yeni bir şey edindiğinizde pek kıymetlidir ya hani, sürekli ona bitişik yaşarsınız, bir süre sonra başkaları gelir, ilgi odağınız dağılır, yenileriyle ilgilenmek istersiniz, eskisini şöyle bir kenara itelersiniz ,vazgeçmezsiniz ama cici olan daha bir kabartıyordur iştahınızı, bir öncekini ihmal edersiniz, işte şu anda lafı bağlamaya çalıştığım ihmal edilmiş gariban benim blog sayfam oluyor.
Yeni yeni sevdalar peşine düştüm, biraz teknik aksaklıklar, biraz yoğunluklar, biraz isteksizlikler yüzünden seni ihmal ettim sevgili sayfam.Ama şu da var ki ilk göz ağrılarının yeri her zaman ayrıdır...

Kendimi sanatsal faaliyetlerime verdim:) Haftanın dört günü öğle aralarında resim kursuna gidiyorum :) Yine aralardan cımbızla çekerek bir fırsat yarattım ve bu beni çok mutlu ediyor.Gerçi diğer kursiyer 2 hafta bir tablo çıkartırken ben 6 haftada bitirebildim zamanım kısıtlı olduğu için ama olsun, hiç başlamasam o da olmayacaktı!
Evde dekorasyonla ilgili projelerim var, projelerime uygun malzemeler aldım fakat zaman sorunu yüzünden daha tamamen el atamadım olaya. Bir bir ortaya çıktıklarında resimlemeyi de ihmal etmeyeceğim bu arada.

Herşeye koşturmaktan yorgunum ama olsun her ne kadar bazen kendime eziyet ettiğimi düşünsem de seviyorum ben bu yorgunlukları:)

Bide zuzularımı ve he-man'i seviyorum tabi:)

14 Kasım 2007

...

Önce internetimi kaybettim, sonra alternatif bilgisayarımı kaybettim dolayısıyla internetimi ikinci defa kaybettim, sonra uğraştım uğraştım buldum, sonra bekledi bekledi bekledi, en sonunda kavuştum.
Kaybetmezsek bulduk, buralardayım...

05 Ekim 2007

Keçe...


Siz hiç bu kadar sevimli bir eşek gördünüz mü? :)

Ya da böyle şirin balıklar, ağaçlar...

Bugün ruhum rengarenk, dışarıya yansıtmak istiyorum...:)

03 Ekim 2007

Huzur...


Yüreğimdeki sıkıntılı bölümlerden birini huzura kavuşturdum dün. Uzuuunn zamandır elimde sürünüp duran, sadece üçte birini okumayı başarmış olduğum kitabımı "bu kitap bugün okunup bitecek" dedim, hedefimi kesinleştirdim ve okudum bitirdim dün! Her Şey Seninle Başlar. Kişisel gelişim kitaplarının temeli bence, herkes okumalı. Sırada diğer hedefler var, kararlı olacağım, işin peşini bırakmayacağım :) Her şey benimle başladı!


27 Eylül 2007

Geyik çıkabülür...



Keşke düşünce gücüyle herşey halledilebilseydi, o oofff o zaman acayip iş bitirici olurdum :)) Gerekli gereksiz herşeyi düşünüp kurgulayan, hayata geçirilebilir geçirilemez bir sürü planlar yapan, herşeye heves eden,bir sürü şey yapmak isteyen ama zamansızlık ve imkansızlıklar yüzünden bir çoğunu hayata geçiremeyen ama pes etmeyip o düşünceleri itinayla aklının bir köşesinde yaşatmaya devam eden ben, tüm yapmak istediklerimin yükünü sürekli düşüncelerimde taşımak zorunda kalmaz, nihai sonuca daha çabuk kavuşmuş olmanın hazzını yaşar, fikren daha huzurlu ve relax bir hayat sürerdim herhalde.

-Resim yapmak istiyorum!
-Buyrun size sanal bi 5 saat, güle güle harcayın.
-Aaa ne güzel oldu :)


-İtalyanca öğrenmek istiyorum,bunun için çok zamana ihtiyaç var fakat benim de şu sıralar buna ayırabilecek pek vaktim yok biliyorum ama olsun, ben yine de öğrenmek istiyorum!
-Uzun uzun vakit harcamaya ne gerek var, isteyin olsun, hooop mikroçipi yüklüyorum...Di dove sei ?
-Sono di Turchia. (???!!! vay be, konuşuyorum!)


-Şimdi ben yaşadığım yere yakın güzel bir bahçe istiyorum, içine hafta sonları gideceğim küçük bir ev yapacağım,eşyalarını İkea'dan alacağım, sonra bahçesine de sebzelerimi, ağaçlarımı dikeceğim, evde hali hazırda bekleyen şişme havuzumuza su doldurup bahçesine koyacağım içinde çocuklar oynayacak, bir de hamak olacak. Ama bunlar için hem nakde hem vakde ihtiyacım var fakat ben beklemek istemiyorum! Bir yolu olmalı, bir yolu olmalı....
- Aaaa beklemeye ne gerek var, düşündünüz ,istediniz ve kazandınız, buyrun anahtarları !
- Süper yaa!! :))


İnşaatçılığa bile heves edecek kadar sınırları zorlamasam :)) , evde heves edip başladığım yarım kalmış tüm projelerim bitmiş olsa, aldığımız tüm kitapları okumuş olsam, çocuklara daha fazla zaman ayırabiliyor olsam, canavar gibi araba kullanabiliyor olsam, deko-dizayn ve hobilerimle direkt alakalı bir işim olsa...

İstesem olsa, istesem olsa ! :)) Çok beleşçi oldu böylesi de değil mi? :) O zaman şu anda yapamıyorsan ,imkanın yoksa, uygun zaman şu an değilse Unut be kardeşim! Unut, anı yaşa! Düşüncelerin, ne yapabilirimlerin, nasıl yapabilirimlerin altında ezilmekten vazgeç, bırak bilmediğin, yapmadığın, yapamadığın şeylerde olsun, Aayyyyhh!! :))
Yeni favorim Şahika:) En sevdiğim iki dizi Yaprak Dökümü ve Avrupa Yakası , ne yazık ki saatleri çakışıyor, yaşasın zapping! :))

14 Eylül 2007

Koşturma...

17 gün olmuş, ne de çabuk geçmiş.
Neler yaptım diye düşündüm...Bir arkadaşımızı evlendirip Bursa'ya gönderdik, bir arkadaşımız daha evlendi, iki tane de sünnet merasimine katıldık :) Sık sık abiye pırıltılı kıyafetler, sivri topuk papuçlar giydim yani alışık olmadığım bir biçimde. Ama hoşuma da gitmeye başladı aslında böyle şeyler 35'imden sonra :) Kendime 2 tane daha bluz aldım pırıltılı, elimin altında bulunsun diye :)

Yarım bırakılmış, yıllardır benim ilgimi bekleyen yağlıboya tablomu bitirdim nihayet, çerçeveletince burada göstereceğim, hemen peşinden yenisine başladım, bakalım o ne zaman biter :)

Akşamları çocuklarla ikişer saat ders çalışıyoruz 2-3 haftadır, tekrar ve okulu hatırlama çalışmaları çerçevesinde.Ufaklık kreşe başladı geçen hafta, büyük zuzunun okulunda toplantı oldu, kırtasiye malzemeleri listeleri alındı, dükkan dükkan onların tamamlanması için uğraşıldı. Bu hafta sonu da defter kitap kaplayıp,son eksikleri de tamamlayarak hazır olacağız umarım.

Ramazanla birlikte tempomuz tavan yaptı,iki gündür uyku düzenimiz de şaştı, iki saat uyku, iki saat ayakta, iki saat uyku şeklinde geçti ilk günümüz, bir ayar yapacağız inşallah:)

Asıl en önemlisi sona :) En büyük ideallerimden biri için adım attım, şu anda yavaş yavaş yürüyorum, araba kullanıyorum! :) Geçen hafta sonu iki gün ders aldım ve bu hafta boyunca işyerime araba ile geldim, fena değilim, iyi sayılırım trafikte ama bu iş boş tarlalarda araba kullanmaktan çok çok farklıymış, inşallah trafikte kullandıkça daha da iyi olacağım. Kimse bu işi anasının karnında öğrenerek doğmadı öyle değil mi? :))

28 Ağustos 2007

Sanatsal Faaliyetlerim, DIY ...

Bir kaç yıl önce kardeşim için yaptığım bazı eserlerim(!) vardı. Ancak o zamanlar gerekli gereksiz herşeyin fotoğrafını çektiğim bir dijital makinam yoktu ve onları resimleyememiştim :) İstanbul'a gidince o işi de aradan çıkardım ve onların fotoğraflarını da arşivime ekledim.
O zaman iyi uğraşmışım bunlarla, bazıları gerçekten çok zaman ve sabır isteyen çalışmalar ama ben hepsini büyük bir zevkle yapmıştım.Buyrun bakalım :)



Düz cam vazonun yüzeyine cam boncuklar yapıştırdım, üst tarafına simli boyutlu boya ile yuvarlak kontür çektim. İçine de bu kibar laleleri yerleştirdim.

Bu bardakları mumluk ve vazo olarak düşündüm. Fimo hamurundan küçük kare parçalar kesip üzerine kesme boncuklarda ekleyerek ara ara yapıştırdım, diğer araları da cam boyası ile renklendirdim.Sonra fimoların kalıcı olması için 130 derece de bardakları fırınladım ve en son olarak da fimo'ların üzerini vernikledim.


Düz bir cam olan bu vazo ve şekerliği önce buzlu cam boyası ile boyadım ve buğulu görünümü elde ettim. Bu öyle kolay bir şey değil , her taraf da eşit görünüm elde etmek için özen göstermek gerekiyor, iki kat boyadım ve her kat arasında birer gün kurumasını bekledim. Sonra inci beyazı boyutlu boya ve altın yaldızlı sticker ile süsledim.

Bu dondurmalığın üst tarafını yine buzlu cam boyası ile boyadım. Sonra vazo ile ikisini fimo hamurundan yaptığım karışım ile kapladım.Yine 130 derece de fırınladım ve soğuduktan sonra böyle parlak gözükmeleri için fimo verniği ile vernikledim.



Bu tepsiyi önce kırmızı akrilik boya ile iki kat boyadım, sonra desenleri dekopaj yaptım (yapıştırdım). Kenarlarına sarı yaldızlı parmak boyası ile kontür çektim. En son olarak da yat verniği ile iki kat vernikledim ki suya daha dayanıklı ve parlak olsun diye. Bu tepsinin ayrıca ayakları da var, sehpa olarak da kullanılıyor.


Bu da büyük ve şık bir ayna.Yine kırmızı boyandı, yaldızlı boya ile kontür çekildi, seramik çiçeklerle, yapraklarla , cam boncuklarla ve boyutlu boya ile süslendi.



Bu şirin sepeti patina tekniği ile rengarenk boyadım. Bir yüzü sarı, diğeri yeşil, sapı mavi, içi kırmızı ve her yüzeyine resimlerle dekopaj yaptım. Boyutlu yaldızlı boya ile süsledim, en son olarak da vernikledim.

Bu çok hoş ve kibar bir mücevher sandığı oldu. İçi mücevherlerle dolu olsaydı daha güzel olacaktı ama neyse :) Eflatun beyaz tonlarında patina tekniği ile boyadım, kenarlara gümüş renkli yaldızlı boya ile kontür çektim, kapak kısmına da bu resmi dekopaj yaptım, dış hattını da inci beyazı boyutlu boya ile nokta nokta belirledim, en son olarak da tabi ki vernikledim.


O zamanlar daha müsaitmişim, daha hevesliymişim ki bütün bunları ve daha başkalarını yapmışım. Şimdi olsa daha zor, bir kere ben boyaları ortaya çıkardığım zaman iki zuzu benden önce oturuyor masaya "biz de boya yapacağız" diye :)
Ne demişler "Yapılmış olan kâr'dır". Yoksa dememişler miydi? Dememişlerse de ben diyorum! :)

24 Ağustos 2007

Crescent'ın Seyir Günlüğü...

Piyango tatil dün akşam bitti, bugün işbaşı. Çok güzel, dolu dolu bir tatil oldu, bundan sonra her yıl bir hafta köye gitmeye karar verdik çocuklarla beraber ve önümüzdeki yıl için rezervasyonu da yaptırdık şimdiden :) Çocuklar doğal ortamda yaşamanın nasıl bir şey olduğunu gördüler, bağ, bahçe, orman, deniz. Beni en mutlu eden tarafı da buydu.



Minik zuzu tam yemelik olmuş, cin gibi maşallah söylenilen herşeyi anlıyor :) Onu da bavulumuza atıp getirecektik ama annesine kıyamadık :)





Köyümüzün sahilinde ayrıca kayalık bir bölüm var, çocuklar için tertemiz, sıcak, sığ bir havuz görünümünde, kayalıkların içinde bay yengeçleri görme şansımızda oldu :)



Dalgalı havalarda çocuklar daha çok eğlendiler aslında, düştüler, kalktılar, yuvarlandılar.
Bu arada köy köy diyorum ama Tatil Köyü demek daha mantıklı olur aslında, ben gitmeyeli acayip gelişmiş herşey, her yer villalarla dolu. Taa eskilerden hafızamdan yer etmiş görüntülerde in-cin top oynayan sahillerinde artık şezlonlar, şemsiyeler, büfeler var. O zamanlar neredeyse tüm sahil bize ait olurdu ama artık çok sahibi var.


Bu görüntülerde Şile Feneri'nden.



Açık havada mangal partisi yapmasak olmazdı tabi, yanında bir de közlenmiş domates biber, off offf! :)


Yirmi yıl öncesinden, çocukluğumuzdan hatırladığım bir Ayşe Teyzemiz vardı, burası onun evi ve hala hayattaydı, görünce çok şaşırdım, şu anda 98 yaşındaymış ama yirmi yıl önceki Ayşe Teyze'den hiç farklı değildi, hala çok dinç, hala kendini idare edebilecek durumdaydı, eski topraklar işte...



Bir akşam üzeri ormana gittik.Anneannemin meyve sebze ektiği, hatta tatillerde kardeşimle beraber dereden su çekerek sulama faaliyetlerinde bulunduğumuz yerlerde bile evler vardı. Ormana girmeye başladığın andan itibaren ıhlamur ağaçlarının kokusu hissediliyordu, mis gibi bir ağaç kokusu vardı heryerde.


Evimizin manzarası, ön tarafı deniz, arka tarafı orman.

60 yıllık meşe palamutu ağacının dallarındaki hamaktan denize nazır bir keyif karesi :)





Yeni yeni olmaya başlayan incir ve üzümlerden yeme şansımız da oldu.




Salata mı yapılacak? Domates, biber, maydonoz bahçede, kopar gel, mis gibi...:)


Ben bahçeli bir ev istiyoruuuuuuummmm!!!! :)


10 Ağustos 2007

Bir yaza iki tatil...

Piyangodan iki haftalık İstanbul tatili çıktı :) Bir haftadır oturduğum yerde bağ, bahçe, yeşillik, doğa, temiz hava, bol güneş düşüne düşüne sonunda bunları kendime çekmeyi başardım (secret-çekim yasası :)) ve bu sabah aniden süpriz bir gelişme oldu:) Özlediğim köyümüzün bir tarafı yemyeşil ağaçlı ormanlı, diğer tarafı incecik kumlu kumsallı denizine, annemin memleketine gidiyoruz cümbür cemaat.
Bir şey mi istiyorsunuz? Hayal etmekle başlayın...:)

08 Ağustos 2007

Çok güzel...

Paylaşmak istedim...


İki şey insanı "nitelikli insan" yapar:
1 İradeye hakim olmak

2 Uyumlu olmak

İki şey "ekstra değer" katar:
1 Hitabet ve diksiyon eğitimi almak

2 Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

İki şey geri bırakır:
1 Kararsızlık

2 Cesaretsizlik

İki şey kaşif yapar:
1 Nitelikli çevre

2 Biraz delilik

İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar:
1 Baskın yeteneği bulmak

2 Cidden sevdiğin işi yapmak

İki şey başarının sırrıdır:
1 Ustalardan ustalığı öğrenmek

2 Kendini güncellemek

İki şey başarıyı mutlulukla beraber yakalamanın sırrıdır:
1 Niyetin saf olması

2 Ruhsal farkındalık

İki şey milyonlarca insandan ayırır:
1 Sorunun değil çözümün parçası olmak

2 Hayata ve her şeye yeni (özgün,orjinal, farklı)bakış açısıyla yaklaşabilmek.

İki şey gelişmeyi engeller:
1 Aşırılık (mübalağa,abartı, ifrat,tefrit)

2 Felakete odaklanmış olmak

İki şey çözüm getirir:
1 Tebessüm (gülümseme,sırıtma veya kahkaha değil!)

2 Sükut (susmak)

İki şey"kalitesiz insan"ın özelliğidir:
1 Sikayetçilik

2 Dedikodu

İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer:
1 Bakiş açısını değiştirmek

2 Karşındakinin yerine kendini koyabilmek

İki şey yanlış yapmanı engeller:
1 Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek

2 Hak yememek

İki şey kişiyi gözden düşürür:
1 Demagoji (laf kalabalığı)

2 Kendini ağıra satmak (övmek,vazgeçilmez göstermek)

03 Ağustos 2007

Pasta çoktu, su yok...


Çok bereketli bir doğumgünü kutlaması dönemi geçirdim :) Üç kere doğumgünümü kutladık yukarıdaki pastalar eşliğinde:) Bana değer veren, unutmayıp arayan herkese teşekkür ediyorum tekrar.
Geçtiğimiz hafta sonu aile düğünümüz vardı, gençleri birer birer everiyoruz :) Yakında hepsi bitecek ve sıra bizim zuzulara gelecek diye korktum bak şimdi :) Yok canım daha çok var o günlere.Tabi hemen bu olaydan da malzeme çıkardım ve aşağıdaki puzzle'ı hazırladım :)


Bugün sularımız kesik. İki gün var, iki gün yok olacak, bidonların dışında evde elime geçen ne varsa su ile doldurdum dün akşam, çok komik :) Tabi umarım biz komik duruma düşmeyiz ilerleyen günlerde.
Geçen gün yakındaki bir parkın bekçisini dövmüş mahalle sakinleri, bahçe suluyor diye.İnsanların sinirleri o derece gergin yani. Her türlü medeniyet eksikliğine ,doğal kaynak eksikliğine dayanabilirsin ama susuzluğa çok zor, olmaz! Umarım bu durum çok uzun sürmez ama görünen o ki en azından 5 ay buna dayanmak zorundayız...

24 Temmuz 2007

İyki doğduuum beğeeenn!


Bugün 24 Temmuz ,tarihi bir gün, Lozan Barış Antlaşmasının 84. yıldönümü ve Crescent'in doğumunun 35. yıldönümü! :) Görüyorsunuz 84'ün yanında 35 ne kadar küçük kalıyor :)) Daha küçüğüm yani ben :)))
Şaka bir yana bu noktadan sonra rakamların önemi yok benim için, zaten hiç bir zaman kendimi 30 yaşın üstünde hissetmedim, hissetmeyeceğim de. Çok uzun psikolojik yorumlar yapmak istemiyorum, gençleşme sevdasında da değilim, halimden çok memnunum, yıllar gelsin geçsin kimin umurunda, zaten selülitimde yok :) 48 kiloyum da:) Dünyalar tatlısı iki oğlum var, birtanecik eşim, ailem, dostlarım, Allah bozmasın huzurum var, daha ne olsun!
Yukarıdaki bilekliği kendime yaptım dün akşam, doğumgünü hediyesi olarak :))

17 Temmuz 2007

Hilalsi Şeyler...

Bugün evden çıkaaasım yok caa cupbap cupbap cubap
Telefonu açaaasım yok caa cupbap cupbap cubap
Rakımız var içeeesim yok caa cupbap cupbap cubap
Acelem var koşaaasım yok caa cupbap cupbap cubap

Ferhangi Şeyler'de yıllar önce böyle demişti Ferhan Şensoy. Şimdi de Crescent şöyle diyor, (diyor deyince aklıma bir karikatür geldi, şimdi onu da eklemesem olmaz :))

Tatil bitti döneeesim yok caa cupbap cupbap cubap
Kompitürü açaaasım yok caa cupbap cupbap cubap
Yazmam lazım yazaaasım yok caa cupbap cupbap cubap
Ben burdayım diyeeesim yok caa cupbap cupbap cubap


Özet olarak durum bu :)) Bu arada yukarıda bahsetttiğim karikatüre bayılıyorum, hala görmemiş olanlar varsa buyrun aşağıda :)






Eveeet tatil bitti, hem de çok önce bitti, niye bitti ki? Keşke bitmeseydi :( Biteceğini söylemişler miydi? Ben bilmiyor muydum sanki biteceğini:( ...
Neyse sıyırma durumlarını bir kenara bırakalım, buradayım işte:))

Yine geçen sene ki gibi güzel bir tatil geçirdik Nimet’lerle birlikte. Kısa metrajlı 30 dakikalık filmimizi çektik, “bu kez değişik bir yöntem deneyeceğim” dedim, röportaj şeklinde bir çekim yaptık, “konuşalım anlatalım arkadaşlar” dedim, sadece “hadi kameraya el salla” durumları olmasın :) Şimdi anlattıklarımızı defalarca dinleyip dinleyip her seferinde gülebiliyoruz :))) Tadı damağımızda kaldı, tabi bir de çekilmiş yüzlerce fotoğraf var, şu üzerindeki banklara oturup uçsuz bucaksız denizi sonsuz bir huzurla seyrettiğimiz iskele ve insanın ruhunu dinlendiren, mavinin yeşile doyduğu bu kareler gibi.






Herşey başlar ve biter, biten şeylere üzülmek yerine onun akabinde başlayanlara sevinecek nedenler bulmak insana kendini daha iyi hissettirir. Tatil bitti ama olsun, akşamları eve gelince balkon yıkayıp kilimimizi minderimizi serip açık havada çocuklarla bilimsel kitaplar okuyoruz (dinazorlar, balıklar,kuşlar :)) , sonra daracık balkona üçümüz yanyana sırtüstü yatmaya çalışarak gökyüzündeki kuşları izliyoruz.Çocuklar su tabancaları ile etrafı ve kendilerini ıslatma zevkini yaşıyorlar balkonda sınırsızca. Ben uzun zamandır ihmal ettiğim boncuklarımla bir araya geliyorum :) , hemen yapıveririm diyerek iki araya bi dereye tatlılar, poğaçalar sıkıştırıyorum, mısırlar pişiriyoruz, akşam geç saatlerde aklımıza esiyor magnum partileri veriyoruz, “komple” ile birlikte yeni figür denemeleri yapıyoruz bazıları abuk subuk :)) Çocuklarla birlikte “tamam Migros’a gidelim ama Tepe’ye bakma anne” pazarlıklarıyla alışverişe çıkıyoruz :) Açıkçası bu sıcak ve güneşli günlerde Ankara'da olsak da o anın tadını çıkarmaya çalışıyoruz. Bir denizimiz bile yok ama olsun, çok şeyimiz var :))


13 Haziran 2007

Yaz erken geldi...

Haftasonu Nimet'lerle birlikte, aile boyu tatile çıkıyoruz, yıllık yaz tatilimize.Çocuklarda küçük olunca "sıcaklar iyice bastırmadan gidip gelelim" diyenlerdeniz.Bu sene plansız, programsız, kuralsız, sadece yan gelip yatmalı ve çocuklara odaklanmalı bir tatil yapmak istiyorum.Tatilim koşturmayla geçsin istemiyorum.Onu da yapalım, bunu da deneyelim, oraya da gidelim, şurayı da görelim olmasın istiyorum.Yan gelip yatayım, ruhum dinlensin, ekmek elden su gölden, çocuklarla daha çok vakit geçireyim istiyorum....
Herkese de bu sene huzurlu tatiller diliyor, kalpli kurabiyelerimle hoşçakalın diyorum :)



05 Haziran 2007

Abarttım, biliyorum...


Dün öğle arası sporu iptal edip alışverişe gitmem bana pahallıya maloldu! Yaz sezonu düğünlerinde giymek üzere feminen bir ayakkabıya ihtiyacım olduğunu farkedip bir ayakkabı bakmak üzere girdiğim mağazadan tamamen farklı üç tarz ayakkabı almış olarak çıktım! Evde ne kadar ayakkabı olsa da bayanların ayakkabı ihtiyacı hiç bitmez, fantazi, günlük klasik, spor ve şık, daha spor, yazlık açık, terlik, vs... Hepsi de ihtiyaçtır :)
Boncuk kolyeyi de hafta sonu yaptım, evde bulunan farklı renk ve boyutlardaki kalan boncuklardan. Kolaj'daki dörtlüyü tamamlamak için buradalar :)

31 Mayıs 2007

İcraatlar...



Simli ip, boncuk ve keçe'den yaptığım duvar süsü ve şeker hamurlu kurabiyeler. İcraat var fazla söze gerek yok...




24 Mayıs 2007

Sanatsal Faaliyetler, DIY ...



Bu hafta kötü başladı aslında ,annemin rahatsızlığı, hastane, Ulus'ta ki patlama, pisi pisine ölen insanlar, içe dönük ruh halim, vs. vs... Kötü şeylerden bahsetmek istemiyorum , iyi düşün iyi ol terapisini uygulamak istiyorum.
Geçen hafta yaptığım resimler kurumaya başladı, dün akşam duvara asıp fotoğraflarını çektim, bunlar çerçevesiz halleri tabi. Sonra bu gün de görücüye çıkıp sahipleriyle tanıştılar :) Bu yaz çifte düğün var, yakın zaman da evlenecek olan sevgili arkadaşlarım için benden küçük birer hatıra.
Resim yapmanın yetenek işi olduğunu ama yeteneğinde büyük ölçüde geliştirilebileceğini düşünüyorum.Daha işin başındayım, bunlar nacizane eserlerim :) Nimet'in verdiği gaza gelirsek seneye sergi bile açacağız beraber :))) Ha gayret Crescent, çok çalışman lazım çoooookkk :)))

18 Mayıs 2007

Çiçek...


Önüm arkam sağım solum ÇİÇEK! Ebe sobe! Bu aralar çiçeklerden gidiyoruz. Evde canlı çiçek yetişmiyor bende canlısına çok benzeyen çiçekler aldım onlarla göz zevkimiz tamamlıyoruz. Ayrıca son üç günde iki ayrı yağlıboya tablo yaptım, onlarda çiçek :) Daha sonra fotoğraflarını yayınlayacağım, çünkü onlar birer hediye, şu anda gizliler :) Action çok, anlatacak adam yok! Bezgin Bekir durumları. Spora, kas çalışmalarına devam, hedefime ulaştım, 1 kilo verdim :) Yaz’a hazırım!
Bu arada tatile 1 ay kaldı, ne güzel !..:)

09 Mayıs 2007

Secret “Sır”


İşte yaşamın sırrı. Büyük “sır”. Herkes izlemeli. ”Zihindeyse bedende de olacaktır”.Bir yerde okumuştum geçenlerde Amerika’da büyük yankı uyandırdı diye, bu bir kitapmış sanırım ve filmini çekmişler.Buldum ve hemen izledim. Aslında bir film değil, farklı bir şey, anlatım.
”sakin olun, tadını çıkarın, yapmanız gereken hiç bir şey yok, sadece yapmayı istedikleriniz var”.
“her zaman ve sadece sonucu düşün”.
Bizdeki “bir şeyi kırk kere söylersen olur” mantığıyla örtüşüyor.Öğle yemeğinde küçük bir deneme yaptım :) Yemeğe gittiğim mekanın en kalabalık olan saatinde, cam kenarındaki her zaman revaçta olan dört masadan birinin boş olmasını orada yemek yemeyi istedim, düşündüm, hayal ettim, içeri girdiğimde dördü de doluydu ,yemeğimi aldıktan sonra boş masa bulmak için ilerlerken cam kenarındaki o dört masadan birinin boşalmış olduğunu gördüm! Yemeğimi orada yedim, istediğim olmuştu :))
Anafikir : Kendi dünyanızı kendiniz yaratın, isteyin olsun...İzleyin...

04 Mayıs 2007

Günler geçiyor...


Herşey aynı düzende akıp gidiyor, koşturmayla geçen günler, öğle aralarında gidilen spor, işe, okula, kreşe gidip gelmeler...ve her zamankinden farklı olarak iki günlük cluster eğitimi, büyük zuzunun yılsonu gösterisi için kıyafet arayışları, çocuklar uyuduktan sonra izlemek üzere aylardır bekletilen filmlerden ikisini izleyebilmek (missing inpossible III , dünyalar savaşı ), günlük yemek yiyebilmek uğruna bir haftadır sabahları 6:30 da kalkıp yemek yapmak.
Canımın hiç bir şey yapmak istemiyor olmasına rağmen direniyorum, yorgunum, bu durum biraz da havalardan kaynaklanıyor olsa gerek.Bahar havası çarptı sanırım.Pikniğe gitmek istiyorum, sımsıcak güneş istiyorum ve boş boş oturmak istiyorum...:)



20 Nisan 2007

İlk sanal resim...




Çok maymun iştahlıyım yaaa :)) Her gün yeni bir şeylere heves ediyorum ,bir öncekini bir kenara beklemeye bırakıp yenisinin peşinden koşuyorum.Son günlerde bu durum had safhaya ulaştı.Çiçekli şal'ım sanırım gelecek kışa kalacak, geçen hafta yağlı boya tablo işine giriştim, yaptım ,bitti, sonra renkli ponponlu battaniye projesi gündeme geldi, 2 gündür ponpon yapıyorum müsait zamanlarımda, bu sabah da sanal resim işine giriştim birden.Sadece programın adını öğrenmem yetti, zaten uzun zamandır merak ediyordum bu resimlerin nasıl yapıldığını, internetten deneme sürümünü buldum, indirdim,kurdum, az önce de gördüğünüz ilk resmimi yaptım :) Dediğim gibi ilk olduğu için ancak bu kadar oldu:) Ama ben bu işi çoook sevdiiimmmm:))

16 Nisan 2007

Buradayım...


Minik zuzu o kadar tatlıydı ki, hala gözlerimi kapattığımda onun yüzü geliyor gözlerimin önüne.Uzaktan teyze olmak çok zormuş, hele bir de böyle ele avuca, tam sevilecek hale gelmeye başladıktan sonra :( Ama bol bol fotoğraf çektim, artık bir süre onlarla idare edeceğiz ne yapalım:)


Dönüşte babamın köyüne uğradık, uzun zamandır gitmemiştim. Bu manzaraya hayran kaldım.Yapacaksın evini o boş alana, bahçeye domates, biber, maydonoz ekeceksin, çocuklar toprakla oynayacak, güneşli havalarda yüzünü gökyüzüne verip sırtüstü uzanacaksın çimenlere...Ooofff of, son bir yıldır böyle özlemler içindeyim :)