16 Mart 2007

1.yıl


17 Mart yani yarın bloğumun doğumgünü, iyi ki doğdun Cerescent! :)) Bir yılda biraz tembellik etmişim çünkü bu 70. paylaşımım. 100 ve üzerinde olanları biliyorum. Ama olsun önemli olan hala buradayım, sizler de buradasınız. Umar' ın dün dediği gibi " kimler geldi geçti biz hala buradayız" :)

Bir kaç gündür fotoğraflarla uğraşıyorum,düzenleme çalışmaları yapıyorum.Uzun zaman olmuştu ilgilenemeyeli. Bir çoğuna yüzümde büyük tebessümlerle bakıyorum, ne güzel günlerdi yaa diyorum, çünkü dün bile geçmiş artık.



Mesela bu geçen yazdan...



Pilita'nın nefis kumpiri, geleneksel Pilita günlerinden.


Evet kesinlikle "forewer young" :))



Boncuklu Crescent, hand made :)



Teyze ve yeğeninin minicik eli, yerim onu ben :)



Aştım kendimi aştım, kırmızıdan sonra mavi papuçlarımda var artık :)



Delikanlı Crescent :)




Beyaz bir tebessüm, Colgate! :)



Gelinlik ayakkabılarım, hala giyebiliyorum! :)



Bir temmuz sabahı, "günaydın arkadaşlar!"


Crescent Graff! Kıyasıya bir tenis karşılaşması, Nimet'le tatilde :)))



Yine sevgili dostum Nimet ve çekirdek ailesi bir akşam bize misafirliğe gelmişler.Gelmeden önce de küçük Nazan telefon etmiş "bir maniniz yoksa evdeyseniz annemler size oturmaya gelecekler" :)))




Kırmızı şapkalı kız olur da kırmızı papuçlu Crescent olmaz mı? :))




"Türkiye'nin Yıldızları" yarışmasının kulisinden.Yarışmacı olan kardeşime o hafta İstanbul'dan bizzat destek vermek için stüdyoya gitmişiz.Başka tiyo yok! :)))



Çocuklar için düzenlenen yılbaşı balosundan, ben kamerayla çocukları çekiyorum, Nimet'de beni çekiyor :))
Aaaa neydi o günler, saçlarımı kısacık kestirmiştim, iyi cesaret etmiştim, hoşuma da gitmişti aslında ama zuzu çok bozulmuştu beni öyle görünce. "Anne nooolur gidip saçlarını geri alalım" dedikçe içim burkulmuştu... Sonra yavaş yavaş uzamaya başlayıp bu hale geldiler, şimdi ise uzuuuunn...:)


Tatilde hamak keyfi. "İllaki hamakta fotoğraf çektireceğim" diye tutturmuştum :))



İşyeri sabah muhabbeti...
Son bir yıldır, digital fotoğraf makinasını aldığımızdan beri çektiğimiz fotoğraflar sadece sanal ortamda, bilgisayarda yada cd'de. Ama eline ciltli aile albümünü alıp sayflarını yavaş yavaş çevire çevire fotoğraflara oradan bakmak ayrı bir zevk bence. O yüzden çektiğim fotoğrafların en güzellerini seçip, bastırıp, albüme yerleştireceğim.Ama zevkli olduğu kadar uzun da sürecek bir işe benziyor bu...:)

06 Mart 2007

Safranbolu-Amasra Gezisi...

Geçen yazdan beri istediğimiz Safranbolu-Amasra gezisi yağmurlu da olsa geçtiğimiz hafta sonuna kısmetmiş.Islak ve güzel bir gezi oldu.Gerçi biz alışkınız, geçen yıl gittiğimiz Ürgüp-Göreme gezisinde de sadece o hafta sonunda nisan ayında lapa lapa kar yağmıştı :)

Safranbolu'yu gezmeye şu an terkedilmiş durumdaki Yörük Köyü'nden başladık.Halk zenginleştikçe buradaki eski evlerini terketmiş ve 11 km uzaklıktaki yeni yerleşim yerine, daha yeni binalara taşınmış.



Yukarıdaki Osmanlılardan kalan 95 güneş saatinden biri. Güneşli havalarda 10 dakikalık zaman dilimlerini bile gösteriyor.

Alışveriş zamanı...

Cinci Hanı, şu anda otel olarak kullanılıyor...

Restore edilerek ziyarete açılmış olan Kaymakamlar Evi'nden görüntüler...1975 yılına kadar evin sahipleri bu evde yaşıyormuş, sonra müze haline getirilmiş, evin içinde sayamadığım kadar çok oda var...







Vee geçiyoruz Kraliçe Amastrist'in şehri Amasra'ya...

Amasra'nın meşhur salatası...İçerik olarak çok zengin ve büyüktü, bir tane kesmedi , iki tane yedik :)

Kaldığımız otelin penceresinden manzaralar...


Yürüyerek çevreyi dolaştık, Kale içi, Bizanslılar zamanında Kilise Osmanlılar zamanında da Camii olarak kullanılan(Kilise-Camii) Şapel, Ağlayan ağaç, Tavşan adası, Liman,Tahtacılar Çarşısı...



Sadece siyah tavşanların ve beyaz martıların yaşadığı tavşan adası...

Tekne gezisi yapmayı da ihmal etmedik...

Fatih Sultan Mehmet’in “Lala Çeşm-i Cihan bu mu ola” diye sorduğu Bakacak Tepesi’nin manzarası gerçekten görülmeye değerdi fakat oraya geldiğimizde çok yağmur yağdığı için otobüsün içinden seyretmek zorunda kaldık o manzarayı.Yukarıdaki fotoğrafları birleştirerek gözünüzde canlandırabilirsiniz o manzarayı da :))

02 Mart 2007

İnciler...


* He-man halı sahada maça gitmişti, döndüğünde 7 yaşındaki büyük zuzu sordu:
- Baba maçta Sayın Seyircilerde var mıydı? (Sayın seyirciler kelimelerini ayrılmaz bir kalıp olarak algılamış olmalı :))))))

* Yine meraklı büyük zuzu soruyor:
- Anne Anıtkaiki'de var mıdır?
- ??? O ne demek, anlamadım?
- Hani AnıtkaBİR var ya, AnıtkaİKİ'de var mıdır?
- :))))))

* İşten geliyorum, elimde bir poşet var.4 yaşındaki küçük zuzu soruyor;
- Anne elindeki koşet'de ne var? (koşet = poşet , o kadar tatlı söylüyor ki düzeltmeye kıyamıyoruz :))))))

* Küçük zuzu kendi kendine Kenan Doğulu'nun Çakkıdı'sını söylüyor;
- Çat diye çat diye kuzuleyiimm (çat diye çatlamak üzereyim :)))))))

01 Mart 2007

Küçük(Büyük) Şeyler...

Çok sevdiğimiz bir arkadaşımızın annesi vefat etti.Uzun süredir verdiği yaşam mücadelesini kaybetti.Bu işin sırası olmaz ama genç sayılabilecek bir yaşta aramızdan ayrılanlara insan daha çok üzülüyor.Bu son 1 yıl içinde Karşıyaka mezarlığına üçüncü gidişim.Yaş ilerledikçe yeni bir süreç başlıyor, bizim ilerledikçe ebeveynlerimizinki daha da ilerlemiş oluyor ve çok zor da olsa artık bunlara alışmaya başlamamız gerekiyor. 3-5 yıl öncesine kadar gidilen düğünler ağırlıktaydı, sonra bebek doğumları yerini aldı, şimdi de ölüm yavaş yavaş yüzünü göstermeye başladı.

Yaşadığımız günlerin kıymetini bilmeliyiz, geçiştirme tarzında, memnuniyetsizce yaşanan günlere yazık.Hala nefes alıyorsan, sevdiklerin yanındaysa veya iyi olduğunu biliyorsan bundan daha önemli ne olabilir ki?...
Her insan kendi mutluluğunu yaratır.Küçücük sandığımız şeylerin aslında çok BÜYÜK olduklarının farkına varmalıyız...