29 Temmuz 2006

Yolun yarısına 1 kala...


İşte bu da benim pastam! Yoook ben yapmadım, ben doğum günümü kutlayayım diye benim için yapmışlar:))

Geçen hafta sonu 4 kişilik çekirdek ailemle birlikte yeni keşfettiğimiz bir yere gittik, tecrübe etmişsinizdir belki, kebapçıya gidersiniz masanın üzerine kocaman bir kağıt sererler, sonra tepsiyle yeşillik salatalar gelir ve masanın orta yerine pat pat atmaya başlarlar,çeşitlerin biri gider biri gelir, sonuçta ortada tepeleme bir salata yığını oluşur, yemyeşil, rengarenk, insanın iştahı kabarır, yiyemeyeceğiniz ,bitiremeyeceğiniz kadar salata...Ondan sonra gelen ana yemeğe bakmazsınız bile.İşte ben tam o salataya ruhumu teslim etmişken, bizim muhteşem üçlü beliriverdi yanımızda:)) Siz? ,nerden?, nasıl? diye devam eden kısa bir şaşkınlıktan sonra jeton düştü tabi ki, süpriz bir doğumgünü planlanmıştı.Kebapçı da başlayan parti, lunaparkta çarpışan otolara binerek, oradan da pastahaneye geçip pastamızı keserek devam etti.Çok çok uzun zamandır bu kadar organize ve güzel bir doğumgünü yaşamamıştım, mahçup,şaşkın ve mutlu bir şekilde bir yaşımı daha geride bıraktım.

Geçen hafta izinliydim ve zuzularımla beraber vakit geçirdik.Hatta bir ara "çalışmamak güzelmiş beh!" dedim kendi kendime, her ne kadar evin içinde koşuşturmayla da geçse günler, kafan rahat, ruhun sakin, istediğin zaman istediğini yap...Boncuklarıma da gereken ilgiyi gösterdim tabi bu arada:) Yeni takılar yaptım, daha da bir sürü takı yapılası malzeme olduğunu gördüm elimde. Ne yapacağım sonra bunları , sanal tükkan mı açsam ne yapsam dedim kendi kendime:))) Şöyle neon ışıklarıyla "Creccent'ın Takıları" ! Hadeee, kolyeye gel vatandaş, kolyeyeeeee!:)))))))

20 Temmuz 2006

Butik Pasta...



Bu işin de kursu olduğunu bugün öğrendim.Hemen gönlüm kayıverdi, tam bana göre dedim kendi kendime, renkler, süsleme, dizayn, yaratıcılık, lezzet, sevimli, şık, cıvıl cıvıl...Kurslara mı katılsak acaba? :))

Mutlaka bakın, ben çok beğendim...:)

http://www.past-art.com/

http://www.coccolat.com/

18 Temmuz 2006

Kokoş...


Bugün kokoş günümdeydim :) Geçen yıl yaptığım ama şatafatlı bulduğum için beklemeye aldığım ve uygun zamanı beklediğim kolyemi taktım bugün... Taaa akşamdan planlamıştım takmayı, bu sefer kararlıydım :)Bir şeyler için hep uygun zamanları bekleriz ya. Aslında o günün diğerlerinden çok farkı yoktur sizin dışınızdaki insanlar için, herhangi bir gündür.Ama sizin için özeldir, işte öyle bir gündü beklenen.

Öğle arasında küçük bir arkadaş toplantısı olacaktı, kolyemi bu güne layık görmüştüm ama son anda planlar değişti, buluşma ertelendi ve ben kolyemle başbaşa kaldım :))) Sonuç mu? İşyerinde süslü crescent, kokoş crescent :)))) Öyle olması için hiç bir bahanesi kalmayan crescent :))))))))

12 Temmuz 2006

...olabilme ihtimalini sevdim...

Bu şiiri okuduğumda çok sevdim, zor gelir bana şiir okumak, yazmak... Öyle derin duygulara dalmakta zorlanırım ama bunu okuyunca "hah tamam" dedim, bu şiir tam bana göre, benim anlayacağım dilden, hatta daha ağırını da kaldırabilirim ...:)))

Kasaların keskin kenarları batıyordu,
Elimin kesilmeye hazır nazır yerlerine,
Sonra kablolar çekiyordum,
Kopup duran bağlantıların iyice yaval olmalarında;
Ne yana baksam ethernet
Ve orman sanıyordum anakartların yalancı yeşilliğini;
Networkler kuruyordum,
Workgrouplar yapıyordum;
Dosyalar kopyalıyordum bir bilgisayardan, bir iç bilgisayara
Harddisk'in sesini başına koyuyordum, sevdiğim şarkıların listesinin;
Sonra çıkıyordum Windows' tan
Ve MS-DOS' tan UNIX' e giden
Ömrümün en hızlı
Ömrümün en yavaş
Ömrümün en basit
Ömrümün en sağlam işletim sistemini çalıştırıyordum,
Çünkü sonunda server oluyordum.
Master disk kokuyordun sonunda
Soğuk ve şehirler arası otobüslerde vazgeçtim bilgisayarcı olmaktan
Ve teknik servis çantamda MS-DOS disketleriydi duran
Ben seninle bir gün IBM' in Ar-Ge departmanında
Ben seninle sadece bilmek zorunda olanların bildiği
Bir son kullanıcı bayisinde
Ben seninle Ağrı Dağı' nın Van gölü' ne bakan yüzündeki herhangi bir bilgisayar dükkanında
Ben seninle bir anakartın, karmaşık coğrafyasında kaybolabilme ihtimalini sevdim
Ben senin bilgisayarcı olabilme ihtimalini sevdim...

10 Temmuz 2006

"Vaayy seni gidi kene!..."


Taaa okul yıllarından beri He-Man ile aramızda şakalaşma konusuydu kene.
-Vaayy seni gidi kene! şeklinde takılmalar yapardık birbirimize.Doğru dürüst kenenin ne olduğunu bile bilmez, bu kadar da popüler olabileceğini tahmin etmezdim.Kene'nin nasıl bir şey olduğunu tam anlamıyla geçen sene öğrendim, ama ne öğrenme! :))

Bir gün tesadüfen bacağımda yabancı bir cismin varlığını keşfettim ve onun canlı olduğunu anladığım anda kafayı yiyecektim neredeyse, zorla da olsa ayırmayı başardım onu kendimden.Bir gün önce yeşillik bir alana gidip oturmuştuk bir kaç saat.Birden, medyada yeni yeni çıkmaya başlayan kene haberleri film şeridi gibi geçti gözümün önünden.Hemen internetten araştırmaya başladım, Kırım-Kongo kanamalı ateşi, kenenin şekli, hastalık belirtileri, kuluçka dönemi derken aldı mı beni 10 günlük sıkıntılı bir bekleyiş.Doktora da gittim, anlattım, beni pek ciddiye almamış gibi bir hali vardı, gülümseyerek: "burada olmaz onlardan, merak etme değildir" tarzında telkinler falan...Tabi ısırılan benim, sana göre bir şey yok :)

İnternetten fotoğraflarına baktım,benim böcüğü andırıyor, faaliyetler aynı, ısrarlı(!) bir kan emici :) Çok fazla ciddiye almamaya çalışıyorum gülerek anlatıyorum herkese ama içime de bir kurt düştü tabi, 10 günlük kuluçka süresini bekliyorum, tavuk misali :))))

Neyse stresli bir bekleme döneminden sonra onun kene olmadığı kanaatine vardık ama yaşadığım sıkıntıyı bir ben bilirim.Hala zaman zaman aklımıza geldiğinde "yaaa, bir de kene olayımız vardı değil mi?" deyip gülüyoruz, benim içim sıkılarak :))))

Dün ani bir piknik olayı organize ettik Nimet'lerle.Benim kene olayını yad ettik gene gülerek.Belediye'nin bir parkıydı, buralarda kene olmaz dedik, çimler bakımlı ya :) Haftaya gerçek bir piknik olayına girişelim dedik mangallı falan, uzak diyarlara.Ben hemen "kene?" diye atladım! Ediz'de " Merak etme, alırız 4-5 kutu shelltox, sıkarız oturacağımız yere ve etrafına, hiç bir şey olmaz! " dedi :)))))


07 Temmuz 2006

Home Sweet Home


Evimi seviyorum.Her köşesinde benim emeğim var. 4 yıl önce taşınırken duvar boyasından kapısına, penceresinden yerdeki karosuna, parkesinden fayansına, dolabından lavobosuna, elektrik düğmesinden kapı koluna, duvar kağıdından armatürüne, herşeyiyle tek tek ilgilenip, ben seçmiştim. Eeeee boşuna "dekoratif yenge" demiyordu bana sevgili arkadaşım :)) Sonra ara ara aldığım renkli, neşeli objelerle zenginleştirdim.
Zaman zaman dekorasyon duygularım depreşir, ufak tefek değişikliklerle atlatırız krizi :)) Bu aralar sakinim , canım hiç bir şey yapmak istemiyor, bakalım ne zamana kadar...:)

03 Temmuz 2006

İşte Döndük Burdayıııız!

Evimize döndük. İçeri girer girmez çocuklar evin içine çil yavrusu gibi dağıldılar,özlemişler tabi,şimdiye kadar ki kesintisiz en uzun tatilimizi yaptık, tam 10 gün,deniz ,havuz,kum,bol yeşillik,ekmek elden su gölden,yemek,iş güç derdi yok.Ohhh yan gel yat! Güzeldi netice itibariyle...
Tesisimiz güzeldi, sivrisineklerini saymazsak tabi,ilk gün saydım tam 15 tanesine yem olmuşum,sonraki 3-4 günde aynı şekilde devam etti, herkese aynı muameleyi yapmadılar bu arada, beni pek sevdiler canıııımm :) WOW Kremlin Palace ve Topkapı Place ile aynı sahilleri paylaştık.Hatta Nimet’le “yaa bu sinekler oraya da gidiyor mu acaba” diye merak ettik, bizim koca çocuklar(!) da sırf biz merak ettik diye oradaki turistlerin sinek ısırıklarını saymaya gittiler :))))
Deniz kenarında çocuklara kumdan kale yapmayı ve kuyu kazmayı öğretelim dedik, bir süre sonra baktık ki onlar suyla oynamaya dalmışlar, biz uğraşıp duruyoruz kale yapacağız diye :))
Bir gün Antalya’yı keşfe çıkalım diye niyet ettik, Konyaaltı Beach Park güzeldir oraya gidin dediler, kime adres sorduysak sürekli olarak sola dönün devam edin dedi.Bir ara bir komplo teorisine kurban gideceğimizi bile düşünmeye başladık, biz sürekli sola dönüp devam ederek antalya çevresini turladıktan sonra nihayet bulduk aradığımız yeri:) Geri dönüşümüz de tam bir maceraydı,bilmediğimiz köy yollarına girdik gecenin bir yarısı, etrafta tek ışık yok, birden korku filmlerindeki gibi beyaz bir sis çöktü üzerimize, yol gözükmüyor ,kimseden gerginlikten dolayı ses çıkmıyor, neyse sonunda medeniyete ulaştık da derin bir ohhh çektik :)))

Bu arada yitirdiğimiz klasik heyecanlarımız da oldu “aa bakın çocuklar uçak geçiyor” gibi. Çünkü kaldığımız yer ve yakın çevresinden dakka başı uçak geçiyordu, en sonunda “ aa çocuklar bakın yine uçak geçi......, amaaaan boşverin!” ‘e döndü olay :)))




Bir gün daha da uzaklara açıldık ,Kemer’e ve Fasalis’e gittik.Harikalar Diyarı gibi yerler gördük...



Başka bir gün de Şelaleler turuna çıktık, Kurşunlu ve Düden’e gittik, İkisininde doğal güzellikleri harikaydı.

Sonuç itibari ile güzel bir tatildi.Langırt, tenis, bilardo oynadık,iki akşam diskoya gidebilmek için çocuklar uyumasın diye çok direndik, ne oyunlar yaptık onlara saat tam 24.00 oldu içeri girdik ama orada en fazla 15 dakika ayakta tutabildik onları,tabi boynumuz bükük bir vaziyette eve dönmek zorunda kaldık.Hamak keyfi yaptık, denizde eğlendik, yaklaşık 500 kare fotoğraf çektim, herkesin her anını yakaladım deeermişim :))) Özellikle çektiğimiz ayak fotoğrafları çok espri konusu oldu, Nimet özellikle bu konu ile ilgili yazacağını söyledi,merakla bekliyorum bakalım :)))