24 Temmuz 2007

İyki doğduuum beğeeenn!


Bugün 24 Temmuz ,tarihi bir gün, Lozan Barış Antlaşmasının 84. yıldönümü ve Crescent'in doğumunun 35. yıldönümü! :) Görüyorsunuz 84'ün yanında 35 ne kadar küçük kalıyor :)) Daha küçüğüm yani ben :)))
Şaka bir yana bu noktadan sonra rakamların önemi yok benim için, zaten hiç bir zaman kendimi 30 yaşın üstünde hissetmedim, hissetmeyeceğim de. Çok uzun psikolojik yorumlar yapmak istemiyorum, gençleşme sevdasında da değilim, halimden çok memnunum, yıllar gelsin geçsin kimin umurunda, zaten selülitimde yok :) 48 kiloyum da:) Dünyalar tatlısı iki oğlum var, birtanecik eşim, ailem, dostlarım, Allah bozmasın huzurum var, daha ne olsun!
Yukarıdaki bilekliği kendime yaptım dün akşam, doğumgünü hediyesi olarak :))

17 Temmuz 2007

Hilalsi Şeyler...

Bugün evden çıkaaasım yok caa cupbap cupbap cubap
Telefonu açaaasım yok caa cupbap cupbap cubap
Rakımız var içeeesim yok caa cupbap cupbap cubap
Acelem var koşaaasım yok caa cupbap cupbap cubap

Ferhangi Şeyler'de yıllar önce böyle demişti Ferhan Şensoy. Şimdi de Crescent şöyle diyor, (diyor deyince aklıma bir karikatür geldi, şimdi onu da eklemesem olmaz :))

Tatil bitti döneeesim yok caa cupbap cupbap cubap
Kompitürü açaaasım yok caa cupbap cupbap cubap
Yazmam lazım yazaaasım yok caa cupbap cupbap cubap
Ben burdayım diyeeesim yok caa cupbap cupbap cubap


Özet olarak durum bu :)) Bu arada yukarıda bahsetttiğim karikatüre bayılıyorum, hala görmemiş olanlar varsa buyrun aşağıda :)






Eveeet tatil bitti, hem de çok önce bitti, niye bitti ki? Keşke bitmeseydi :( Biteceğini söylemişler miydi? Ben bilmiyor muydum sanki biteceğini:( ...
Neyse sıyırma durumlarını bir kenara bırakalım, buradayım işte:))

Yine geçen sene ki gibi güzel bir tatil geçirdik Nimet’lerle birlikte. Kısa metrajlı 30 dakikalık filmimizi çektik, “bu kez değişik bir yöntem deneyeceğim” dedim, röportaj şeklinde bir çekim yaptık, “konuşalım anlatalım arkadaşlar” dedim, sadece “hadi kameraya el salla” durumları olmasın :) Şimdi anlattıklarımızı defalarca dinleyip dinleyip her seferinde gülebiliyoruz :))) Tadı damağımızda kaldı, tabi bir de çekilmiş yüzlerce fotoğraf var, şu üzerindeki banklara oturup uçsuz bucaksız denizi sonsuz bir huzurla seyrettiğimiz iskele ve insanın ruhunu dinlendiren, mavinin yeşile doyduğu bu kareler gibi.






Herşey başlar ve biter, biten şeylere üzülmek yerine onun akabinde başlayanlara sevinecek nedenler bulmak insana kendini daha iyi hissettirir. Tatil bitti ama olsun, akşamları eve gelince balkon yıkayıp kilimimizi minderimizi serip açık havada çocuklarla bilimsel kitaplar okuyoruz (dinazorlar, balıklar,kuşlar :)) , sonra daracık balkona üçümüz yanyana sırtüstü yatmaya çalışarak gökyüzündeki kuşları izliyoruz.Çocuklar su tabancaları ile etrafı ve kendilerini ıslatma zevkini yaşıyorlar balkonda sınırsızca. Ben uzun zamandır ihmal ettiğim boncuklarımla bir araya geliyorum :) , hemen yapıveririm diyerek iki araya bi dereye tatlılar, poğaçalar sıkıştırıyorum, mısırlar pişiriyoruz, akşam geç saatlerde aklımıza esiyor magnum partileri veriyoruz, “komple” ile birlikte yeni figür denemeleri yapıyoruz bazıları abuk subuk :)) Çocuklarla birlikte “tamam Migros’a gidelim ama Tepe’ye bakma anne” pazarlıklarıyla alışverişe çıkıyoruz :) Açıkçası bu sıcak ve güneşli günlerde Ankara'da olsak da o anın tadını çıkarmaya çalışıyoruz. Bir denizimiz bile yok ama olsun, çok şeyimiz var :))