13 Nisan 2006
Püsküllü Süet Çizmem..
Dün akşam apartmandaki komşunun kızı geldi bizimkilerle oynamaya.Önce oyuncak kutularındaki bütün oyuncakları döktüler oynadılar,sonra küçük legoları çıkardılar,onlarla evler arabalar yaptılar,ondan da sıkılınca bilgisayarı açtılar araba yarışı oynamaya başladılar.Bende salonda televizyon izliyorum, bir ara konuştuklarına kulak misafiri oldum:
Kız: Siz de atari var mı?
Bizimki: Yok. (Kasıtlı olarak almıyorum,bilgisayar oyunlarından bıktık usandık zaten!)
Kız: Play-station var mı? Sakın onun da olmadığını söyleme!
Bizimki : Yookk. (Bir taraftan da bilgisayarda araba yarışına devam ediyor)
Kız: Siz deli misiniz? Neden yok? Erkek çocuklarının olur hep???
Bizimki: Biz zengin değiliz!!
Oğlumun verdiği bu süper cevap karşısında hem çok şaşırdım hem de çok güldüm:))) Bu sorgu-sual’den kendini en kestirmeden kurtaracak cevabı bulmuştu.Bir de onların her istediğini o anda almamak adına bazen yapmış olduğum “şu anda onu alabilecek kadar param yok, ama daha sonra alabiliriz ” şeklindeki yaklaşımlarımı bu şekilde algılamıştı demek ki :)))) Zamane çocukları her istedikleri anında yapılsın, alınsın istiyorlar.Herşeyi çok kolay elde ederlerse de çocukta bir doyumsuzluk,elindekilerden zevk almama durumu ortaya çıkıyor.İstiyorum ki yeni bir oyuncak aldığımızda bundan mutluluk duysun,onunla oynasın ,zevkini çıkarsın hemen kaldırıp bir kenara atmasın.Öyle olmamaları için de bazen , gönlümün elverdiği ölçüde bu tarz hilelere başvuruyorum işte :)
Düşünsenize, eskiden bize yeni bir şey alındığında ne kadar sevinirdik?Bir bebeğimiz, bir topumuz, bir bisikletimiz,bir kalemimiz ne kadar değerliydi!Hatırlıyorum da anneannemin aldığı siyah süet bir çizmem vardı, püsküllü falan, pek havalı bir şey. İlk gece onu ayakkabılığa koymaya kıyamamıştım, hırsız gelir de onu götürürse diye ve yatağımın başucuna koyup öyle uyumuştum :)))) Benim için evdeki herşeyden daha değerliydi işte :))))
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
14 yorum:
bizim nesil santral bebe, zeki bebelerin kıyafetleriyle ve daha çok annelerimizin diktiği kıyafetlerle büyüdü.
barbie bebek yoktu naylonlari vardi. bacagi kirilan barbie bebek bir araba kadar kiymetliydi. yurt disindan getirtenler olurdu. dolayisiyla oyuncakta fazlaca yoktu. işte olanda pek bi kıymetliydi.
şimdi mutsuz nesil yetişiyor ben onu bilirim onu söylerim. 5 yaşina kadar mutlu bir nesil var. 5 yaşindan sonra tatminsiz ve mutsuz bir nesil geliyor. herşeye sahip olmanin verdiği tatminsizlik diyorum ben ve birde çocuk gibi yetişemeyen çocuk oldukları için diyorum. Çünkü en basit çocuk oyunlarını oynayamadan büyüyorlar. örneğin saklambaç bir nostalji. hangi biriniz çocuğunuzu sokağa salıp saklambaç oynamasına izin verirsiniz. sokağa çıktığında araba yarışı yapan zıpırların birinin arabasının altında kalacağından yada saklandığı yerde bir sapığın saldırısına uğrayacağından endişe etmezmisiniz. bilgisayarda oyun oynamak dururken hangi çocuk 5 taş oynayacak. onun için ne kadar manasız bir oyun olacaktır bu. veya da zekası gelişsin diyerek 3 yaşından öğretmeye başladığımız satranç ı öğrenmiş bir çocuk ne derece çocuk kalabilir sizce....
nimet
Canım aynı endişeleri paylaşıyorum seninle.Bende kızım kıymet bilsin diye bişey almamaya çalışıyorum.Ama saolsun benim arkadaşlarım,annaneler,dedeler ,halalar....elleri boş gelmiyolar..
Nimet ,
Söylediklerinde haklısın,bunlar zamane çocukları,gelişen teknoloji ile zevkler de değişti tabi.Ve ne yazık ki kötü niyetli insan sayısı da arttı.Biz akşam karanlığında sokakta saklambaç oynardık ve ne biz ne de ailelerimiz hiç birşeyden endişe duymazdı.Şimdi bırak oyunu, akşamları sokakta yürürken bile tedirgin oluyoruz...
Age35,
Doğru söylüyorsun:)Babaanneler,anneanneler,dedeler,teyzeler bu konuda daha çok taviz veriyorlar.Biz bazen kıysak bile onlar hiç kıyamıyorlar:)))
İnsan bazı şeylerin değerini onları kaybedince anlıyor. Farkında olmadığımız o kadar çok değerli şeylerimiz var ki.
Şimdiki çocuklar için o kadar umutlu değilim. Asosyal, iletişim kurmayan her şeyin bilgisayar başından yapılabileceğine inana varlıklar olarak yetiştiriliyor.
Eski günler çok güzeldi. Anlattığın "siyah süet çizme"ye benzer birçok olayı ben de yaşadım.
Böylesine güzel bir yazı yazdığın için teşekkürler.
Tarkan,
Evet bence de herkesin buna benzer hikayeleri vardır,bugün gülümseyerek hatırladığımız,ne güzel günlerdi onlar dediğimiz...
Aaa vardı benim de öyle çizmem, anneannem almıştı, şimdi hatırladım. Kot pantolonumun paçalarını içine sokup giyerdim. Iğğğ, ne iğrenç oluyormuşum:((
Konu önemli yanlız. İsteklerini erteleyebilmeleri gerekiyor mutlaka.
Annelog,
Meğersem o dönemlerde anneanneler torunlarına hep öyle çizmeler alırlarmış :))))Güzel tesadüf:)
bundan tam 11.5 yıl önce(7 yaşıma yeni girmiştim) babam bir bilgisayar aldı, tabi kendi tezini ve yazılarını daha kolay yazabilmek için. Mac L VIII olması lazım (şimdi ankarada evde çörüyo).
Tabi ilk olarak babam bazı kurallar koymuştu. Sonrada babam bize onda yazı yazmayı öğretmişti. bir kaç yıl önce bir araya getirip baktım bilgisayara yazdığım yazılar halen duruyor. renkli renkli koccaman yazılar yazmışım.
Tabi onda pek güzel oyunlar yoktu.bi karete oyunu vardı birde prince of persia vardı. iki boyutlu oyunlardı hep. O bilgisayar beni baya idare etti sonra orta okula geldik ortalık pclerle doldu.
Babam yazılarını PC de açamıyordu bende o zamanlarda biraz daha akıllanmıştım ve babama bastırıyodum. Sonra babama aldırdım bir Pc 1998 de, Baya iyi oyun oynanıyordu :D . O zaman karar vermiştim mesleğime Bilgisayar mühendisi olacağım diye. Lise 1 de fikrim değişti. Tam olarak Elektronik ve haberleşme müh. istedim (şimdi o bölümdeyim :D ).
Tabi zamanla bizim Pc de eskidi ve bende devamlı yenisini alalım die babama bastırıyordum. Tabi babam almadı :D.
Üniversitede artık babamdan biraz izinsizde olsa babamın yurtdışında olmasından faydalandım ve aldım bir pc tam 1 yıl önce. Ve başladım programlama öğrenmeye. Php ile başladım ve şimdi C/C++, biraz daha dallanacağım yakın zamanda.
Ama asıl önemli olan şu: bilgisayar kullanmak bir sanattır. Bir tecrübe birikimidir. Eğer çocuğunuz bu konuda yeteneği ve isteği varsa mahrum etmeyin lütfen. Hatta onları programlama tarzı şeylere yönlendirebiliyorsanız da bunuda yapın. Çünkü ağaç yaş iken eğilir.
Bu yazı baya uzun oldu bari kendi blogumada koyayım :D.
Gerçekten hayatta bi şeylerin kıymetini bilmek çok ufak ama çok önemli bi ayrıntı.Ben hala yeni olan en ufak bi şeyden dolayı bile keyifli olurum:)))
Bu arada sayfanın 888.ziyaretçisi olmuşum:))Bi ödül var mı bana?:)))
889. yum :D
küsürlü sayılara ödül yok evladım:)) tam sayılara aaa!!!!!
nimet
maydanoz
İsmail Taha,
Biz de ilk bilgisayarımızı 1998'de evlendiğimiz sene almıştık sanırım.Ama ne para vermiştik,doların dolar olduğu zamanlardı,1600$'a almıştık ama bugünkü değerinden çok daha fazlaydı TL olarak.Gözümüz gibi bakıyorduk o zaman ona şimdi çoluk-çocuğun oyuncağı oldu :)) Büyük oğlum daha 5,5 yaşında. Yaşına göre tam bir matematik-sayı profesörü,bir aralar sürekli canı sıkıldıkça sayı saymaya başlardı, susturamazdık :)) Şimdi de bilgisayara çok meraklı,ama bu yaşta da çok fazlası göz ve zihin yorgunluğu açısından zararlı.Zaten ben onun ileri de Bilgisayar Mühendisi olacağını düşünüyorum, inşallah...:)
Günce,
Evet,o çocuk ruhunu bazı açılardan kaybetmemek güzel bir şey,ben de hala yeni,çok severek aldığım bir şeyi eve gidince ortalık yere koyar,gelip geçerken bakarım :)))
Bu arada 888 benim için de özelliği olan bir sayı :) Temmuza kadar en azından :))))
Şimdiki çocuklar gerçekten bizim gibi küçük şeylerle mutlu olmayı pek bilmiyorlar.Zor sahip olunan şey daha bir kıymetli oluyor ve şimdi çocuklar daha kolay sahip oluyor istediklerine.O yüzden de yeterince mutlu olamıyorlar.Çocukken ikinci bir ayakkabı şansım olmadı belki, bir mevsim bir ayakkabı.Ama o ayakkabının değeri hiçbişeyle ölçülemezdi o zaman.Ya da bezden yapılmış bebekler, ne kadar değerliydi hatırlıyorum.Üstelik oyuncaklarımız emeğimizle oluşuyordu.Emek verilen şey de değerlidir her zaman.Ama çağ böyle şimdi bizim gibi olmalarını bekleyemeyiz, zaten olurlarsa problem var demektir.Herşeyin hayırlısı olsun onlar için:)
Zeyno,
Çok doğru söylüyorsun,bizim gibi olamayacaklar,onlar mı şanslı biz mi şanslıydık bilmiyorum ama "eskiden de böyle böyleydi " diye yaşadıklarımızı anlatabiliriz onlara hikaye gibi,inanırlarsa tabi,hikaye ya :)))
Yorum Gönder